Eğitim-İş Sendikası Mersin Şubesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde Türkiye’deki artan kadın cinayetlerine dikkat çekerek 20 yılda katledilen kadın sayısının 8 bine yaklaştığını söyledi.
Eğitim ve Bilim İşgörenleri Sendikası (Eğitim-İş) Mersin Şubesi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü nedeniyle açıklama yaparak artan kadın cinayetlerine, çocuk gelinlere, ekonomide kadının yerine dikkat çekerek İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması gerekliliğini vurguladı. Üyelerinin yüzde 60’a yakını kadın eğitim emekçilerinden oluşan Eğitim-İş olarak tüm kadınların 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutladıklarını söyleyen Mersin Şube Başkanı Yakup Tekin, kadın- erkek eşitliği mücadelesinde her zaman kadınlarla omuz omuza olacaklarının altını çizdi.
“8 MART SÖMÜRÜYE KARŞI MÜCADELE GÜNÜDÜR”
Günün tarih ve öneminden söz eden Tekin, “8 Mart New York’lu 40 bin dokuma işçisi kadının 1857’de 18 saate varan çalışma süresine ve ağır çalışma koşullarına başkaldırı günüdür.8 Mart 1857’de tekstil işçisi kadınların “Eşit İşe Eşit Ücret” için yükselttikleri direniş bayrağının kanla bastırılmasının yıldönümüdür. 8 Mart, 129 dokuma işçisi kadının şehit edildiği gündür. 8 Mart’ın bu mücadele geleneği özgürlük ve eşitlik talepleri ile sokağa çıkan emekçi kadınlar, tarafından sürdürülmüştür. 1910 Uluslararası Sosyalist Kadınlar Konferansı’nda Alman İşçi Hareketi’nin kadın önderi Clara Zetkin’in önerisiyle 8 Mart emekçi kadınların yiğit mücadeleleri anısına Dünya Emekçi Kadınlar Günü ilan edilmiştir. O günden beri tüm dünyada, 8 Mart Emekçi Kadınların sömürüye, baskıya ve eşitsizliğe karşı öfkelerini haykırdığı mücadele günü olarak anılmaktadır” dedi.
“GEÇEN 165 YILA RAĞMEN KADINLAR SESİNİ DUYURAMIYOR”
Aradan geçen 165 yıla rağmen Türkiye’de 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nün ayrımcılık ve şiddete karşı eşitlik mücadelesindeki kadınların seslerini duyurma çabalarının gölgesinde kaldığını dile getiren Tekin, iktidarın en büyük darbeyi kadın hakları konusunda vurduğunu söyledi.
Kadına nasıl giyineceğini, nasıl güleceğini, ne kadar doğuracağını dayatan, dayatabileceğini düşünen bir anlayışın yönetimde olduğunu kaydeden Tekin, “Kadın cinayetleri giderek artmış, katillerin sadece takım elbise giydiği için ceza indirimleri alması, bu artışta hatırı sayılır bir rol oynamıştır. AKP’nin iktidara geldiği 2002 yılında 66 kadın cinayetlere kurban gitmişken, ardan geçen 20 yılda katledilen kadın sayısı 8 bine dayanmıştır. Kadına şiddet oranlarında, insanlığın utançtan boynunu bükeceği kadar büyük bir artış yaşanmıştır. Tehdit aldığını, canından endişe duyduğunu devletin kolluk kuvvetlerine bildiren kadınların bile katledilmesi, umursamazlığın acı göstergeleri olmuştur. Türkiye, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri konusunda OECD ülkeleri arasında ilk sırada gelmektedir. OECD ülkeleri ortalaması yüzde 21,6 iken, Türkiye’de bu oranın yüzde 38’dir” diye konuştu.
“KADINLAR HEDEF OLMAKTAN KORKAR HALE GELDİ”
Kadınların uğradığı tacizler ve cinsel saldırıların artık normalleştirildiğini ifade eden Tekin, kadınların konuyu yargıya taşımaya korkar hale geldiğini belirtti. Tecavüzlere bile ‘orada ne işi vardı?’ diye yorum yapan karanlık bir güruhun türediğini dile getiren Tekin, “2022 Türkiye’sinde kadınlar, maruz kaldıkları cinsel saldırıları duyurup, yargıya taşıyacakken bile hedef olmaktan korkar hale gelmiştir. Kadınları korumak bir yana, onları kendi iktidarı için tehdit olarak gören siyasi iktidar, kadınların her türlü şiddet ve ayrımcılıktan korunması, kadınlarla erkekler arasında eşitliğin yaygınlaştırılmasını hedefleyen İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmiştir. Şiddete uğrayan kadınlar için başvuru ve sığınma evlerinin sayısının artırılması, ücretsiz danışmanlık, psikolojik ve tıbbi destek ve yasal yardımın yapılması, cinsiyet ayrımcı politikalar, yasalar ve uygulamaların kaldırılması gerekirken İstanbul Sözleşmesi’nden çekilen iktidar, kadınların daha fazla şiddete maruz kalmasına ve katledilmesine ön ayak olmuştur” şeklinde konuştu.
“KADINLAR SADECE EVDE DEĞİL, İŞ YERİNDE DE SÖMÜRÜYE KURBAN GİDİYOR”
“’Kadının yeri evidir’ diyen zihniyetin kadının emeğini sömürdüğünü söyleyen Tekin, kadınların yalnızca evde değil işyerinde de sömürüye, adaletsizliğe ve ölümlere kurban gittiğini ifade etti. Sadece 2021 yılında 165 kadın emekçisinin iş cinayetlerinde hayatını kaybettiğini vurgulayan Tekin, şunları söyledi:
“Ekonomik kriz en çok kadınları etkilemiş, Kadın istihdamı yüzde 13,8 civarında azalmıştır. Son 1 yılda kadın işsizliği 164 bin artarken, 10 milyondan fazla kadın ev işleri nedeniyle kendi ekonomik bağımsızlıklarından dışlanmış, pandemi sürecinde de çalışan kadınların sömürüsü hem ev işlerinde hem iş hayatında olmak üzere iki kat artmıştır. Kadınlar iş hayatında da sürekli ayrımcılığa maruz kalmış, aynı işi yapmalarına rağmen kadınlar erkeklerden yüzde 31,4 daha az gelir elde etmiştir. Ücretlerde toplumsal cinsiyet eşitsizliği artarken, 2006 yılında yüzde 12 olan eşitsizlik 2021’de yüzde 21’e yükselmiştir. Kısacası AK Parti iktidarında kadınlar çalışma hayatında daha fazla sömürülmüş, daha fazla baskıya maruz kalmıştır.”
“KIZ ÇOCUKLARININ OKUMA ORANI İSTENİLEN SEVİYEYE GELEMEDİ”
Böylesine çağdışı bir anlayışın eğitim ve devletin doğru politikalar üretmesiyle son bulacağını söyleyen Tekin, ancak eğitim ve devlet politikalarının bu anlayışı körüklediğini belirtti. Kız çocuklarının okuma oranı hala istenen seviyeye gelemediğini dile getiren Tekin, “Bugün kız çocukları 4+4+4 eğitim sistemiyle birlikte örgün eğitim dışına itilmiş ve çocuk gelin, çocuk işçi sayısında artış yaşanmıştır. TÜİK’in verilerine göre 15-19 yaşları arasında bulunan her dört kız çocuğundan biri ne okulda ne de işte bulunmaktadır. Ancak bu rakamlar buz dağının görünen kısmıdır. Okula gitmesi gereken yaşta kız çocuklarının hala gelin yapıldığı ülkemizde, ders kitaplarına dahi kadının toplumdaki rolünün evden ibaret olduğuna ilişkin çağdışı safsatalar girmiştir. Eğitim-İş olarak vurguluyoruz: Kadın-erkek eşitliği, sadece kadınların sorunu değil, uygarlaşmada bir eşiktir. Kız çocuklarının okumalarına ayrıca önem veren, onları sosyal hayata katan, onlara dünya ülkelerinin birçoğundan önce seçme ve seçilme hakkı vererek eşit bireyler olduğunu ilan eden Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının kurduğu Cumhuriyete yakışmayan tabloyu değiştirmek, Cumhuriyet devrimlerini rotası kabul eden her yurttaşın görevidir” ifadelerini kullandı.
TALEPLER
İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı kanun etkin bir biçimde uygulanmalı,
Kamu kurumları ve yerel yönetimler tarafından kreş, gündüz bakım evi, hasta ve yaşlı bakım evleri gibi merkezler açılarak tüm kadın ve erkeklerin ücretsiz yararlanabileceği bir hak olarak tanımlanmalı,
Kamu-özel ayrımı olmaksızın, zorunlu hizmet ve üretim alanında çalışan ebeveynlere dönüşümlü ve eşit olarak ücretli izin verilmeli,
Kadınlar için tam zamanlı ve güvenceli istihdam olanakları yaratılmalı,
Kız çocuklarının okullaşma oranını artıracak önlemler alınmalı,